Kanserin bağışıklık sisteminden nasıl kaçındığını keşfedildi: Yeni tedavi yöntemleri ortaya çıkabilir

Yeni bir araştırma, kanser hücrelerinin, bağışıklık sistemi tarafından tespit edilmekten nasıl kaçındığını ortaya koydu. Bilim insanları, söz konusu çalışamnın kanseri tedavi etmek için birden fazla yol gösterdiğini belirterek, "Kanser hücrelerini yenmek için bağışıklık sistemini hedefleyen yeni yöntemler geliştirebiliriz." ifadelerini kullandı.


Singapur Ulusal Kanser Merkezi liderliğindeki araştırma ekibi, kanser hücrelerinin nasıl bağışıklık sistemi tarafından tespit edilmekten kaçınarak daha kolay gelişip yayıldığını araştırdı.

Araştırma ekibi, belirli bir dokuda gelişen tümör hücrelerinin bir başka bölgede gelişmesi olarak bilinen metastazın erken evrelerini inceledi.

14 hastanın tümör profili incelemesinin sonucunda, bağışıklık sisteminde bulunan ve kanser hücreleri gibi anormal hücreleri arayan CD8+ hücrelerinin önemli bir bölümünün "tükendiğini" veya koruma görevini yerinde getiremediği tespit edildi.

Araştırmacılar, bunun bağışıklık hücrelerinin, kanserli hücrelere tekrar tekrar maruz kaldığında meydana geldiğini aktardı.

Araştırmanın kıdemli yazarı Prof Iyer, "Kanser, bağışıklık hücrelerini fazla çalışmaya ve yorulmaya zorlayarak normal işlevlerini yerine getiremez hale getiriyor." dedi.

Araştırma kapsamında, kanserli hücrelerin, CD8+ hücreleriyle etkileşimini sağlayan "Midkine reseptörü" adında yeni bir yol da keşfedildi. Bu sayede, kanser hücrelerinin, bağışıklık hücrelerine etkili şekilde "beni yeme" sinyali gönderdiği ortaya konuldu.

yer, bu iletişim yolunun kapatılarak sinyalin tersine çevrilebileceğini bu yöntemle kanser tedavisinden olumlu sonuç alınabileceğini bildirerek, "Araştırmamız, kanseri etkili şekilde tedavi edebilmek için birden fazla yol olduğunu gösteriyor. Kanser hücrelerini, bağışıklık sistemini hedefleyebilir veya kanser hücrelerinin bağışıklık hücrelerinden kaçınmasını engellemek için mevcut tedavileri kullanabiliriz." ifadelerini kullandı.

Araştırmanın detayları, Nature Communications dergisinde yayımlandı.

Teşekkürler